Cumhuriyetin getirdiği eğitim ve öğretim hakkı üzerine düşüncelerimi paylaşırken, çok büyük bir devrimin sadece “başlangıç” noktasını ele aldığımı bilerek yazıyorum. Eğitim, bireyi özgürleştirir mi yoksa sadece bir “sistem”in parçası olarak kalmasını mı sağlar? Cumhuriyetin eğitimle ilgili getirdiği hakları, altına saklanan acı gerçeklerle birlikte incelemek, belki de çok daha cesur bir tartışmayı başlatabilir. Çünkü bu konuda hâlâ çok şey gizli. Ve bu yazıyı, siz okurların da gözlerinizde yeni bir ışık yakmak için yazıyorum.
Cumhuriyetin Getirdiği Eğitim ve Öğretim Hakkı: Bir Başlangıç mı, Yoksa Devam Etmesi Gereken Bir Süreç mi?
Cumhuriyet, yalnızca siyasette bir devrim yaratmakla kalmamış, aynı zamanda eğitim alanında da bir dizi radikal değişim gerçekleştirmiştir. 1923’te kurulan Cumhuriyet, halkı “modern” bir şekilde eğitmeyi, bilimsel düşünceyi yerleştirmeyi ve halkın okur-yazar oranını artırmayı hedeflemiştir. Okuma yazma bilmeyen bir halkın bu kadar hızlı bir şekilde eğitilmesi, elbette ki büyük bir hedef ve başarıydı. Ancak bu “başlangıç” zamanla, eğitimdeki eşitsizlikleri gizleyen bir örtü haline gelmedi mi? Ve asıl soru şu: Cumhuriyetin getirdiği eğitim hakkı, halkın gerçek anlamda “öğrenmesini” sağladı mı, yoksa sadece bir “okuma-yazma” sınırında mı kaldı?
“Herkese Eğitim” Ama Kimseye Gerçek Eğitim?
Cumhuriyetin eğitimdeki en büyük hedeflerinden biri, herkese eşit eğitim fırsatları sunmaktı. Ancak bu hedefin pratikte ne kadar gerçekçi olduğu tartışılabilir. Köy enstitüleri, eğitimi köylere taşımak için muazzam bir adım olsa da, bu okulların sayısı ve etkisi zamanla ne kadar sınırlı kaldı? Ne yazık ki, eğitimdeki eşitsizlikler, hala köylerde ve kentsel alanlarda ciddi bir şekilde devam etmektedir. Bugün bile, köy okullarındaki altyapı eksiklikleri, büyük şehirlerdeki okullarda ise yığılmalar yaşanmaktadır. Ve bu durum, eğitim hakkının sadece teorik bir hak olarak kalıp kalmadığını sorgulatıyor.
Modern Eğitim mi, Askeri Eğitim mi?
Cumhuriyetin eğitim anlayışına bakıldığında, bireyin özgürlüğünü pekiştiren bir eğitimden ziyade, daha çok “ulusal kimlik”in inşası için kullanılan bir araç olduğu görülür. Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim, büyük ölçüde devletin belirlediği bir sistem içinde şekillendi. Her şeyin belirli bir “düzene” göre ilerlemesi gerektiği anlayışı, genç zihinleri özgür düşünmektense, toplumsal bir düzene “uyumlu” hale getirmeyi amaçladı. Bu, eğitim hakkının ne kadar özgürleştirici olduğu sorusunu akıllara getiriyor. Gerçekten de bir eğitim sistemi, yalnızca bilgi öğretmekle kalmamalı, bireyi düşünmeye ve sorgulamaya teşvik etmelidir. Peki, biz Cumhuriyetle birlikte bu noktada ne kadar ilerleyebildik?
Bugün hala eğitimdeki sistemsel sorunları, geçiştirilmiş müfredatlar ve öğrencilere dayatılan tek tip başarı kriterleriyle çözmeye çalışıyoruz. Ne kadar “modern” ve “laik” bir eğitim sisteminden bahsetsek de, içerdiği askeri disiplin ve standartlaşmış öğretiler, bireysel yaratıcılığı ve özgürlüğü gerçekten besleyebiliyor mu?
Eğitim Hakkı: Bir Başarı Hikâyesi mi, Yoksa Hep Devam Edilmesi Gereken Bir Mücadele mi?
Cumhuriyetin eğitimde getirdiği “hakkı” daha derinlemesine düşündüğümüzde, bunun bir başarı hikâyesinden çok, sürekli gelişmesi gereken bir mücadele olduğunu kabul etmek zorundayız. Evet, okuma yazma oranı arttı, fakat eğitimdeki fırsat eşitsizliği ne yazık ki hâlâ devam ediyor. Şehirdeki çocukların eğitim aldığı okullar ile köydeki çocukların eğitim aldığı okullar arasında, gerçekten de eşit bir eğitimden bahsedebilir miyiz? Eğitimdeki bu devasa uçurum, ne yazık ki hala giderilememiş bir sorundur. O zaman, gerçek eğitim hakkı ne zaman sağlanacak? Ve bu soruyu kimse sormuyor mu?
Bu yazıyı yazarken, Cumhuriyetin eğitimdeki büyük adımlarını küçümsemek amacım kesinlikle yok. Ancak şunu da kabul etmeliyiz: Eğitim, sürekli iyileştirilmesi ve güncellenmesi gereken bir alandır. Cumhuriyetin getirdiği eğitim hakkı, başlangıçta önemli bir adım olsa da, hala bir noktada eksik kalmıştır. Şimdi soruyorum: Bu hak, herkes için gerçekten erişilebilir mi? Eğitimdeki bu eşitsizlikleri kimse görmüyor mu?
Sizce Cumhuriyetin getirdiği eğitim hakkı gerçekten halkı özgürleştiren bir güç müydü, yoksa bir “toplum mühendisliği” projesi miydi? Eğitimdeki bu eşitsizlikleri nasıl çözüme kavuşturabiliriz? Yorumlarınızı paylaşarak tartışmayı başlatabilirsiniz.